11.10.2023

Türk Hava Yolları (THY) Yatırım ve Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Levent Konukcu, Biyoyakıt Sanayi Derneği’nin sorularını yanıtladı.

Türk Hava Yolları’nın 2050 yılı Karbon Nötr hedefi yolundaki strateji ve uygulamalarını anlatan Konukcu, sürdürülebilir havacılık yakıtlarına ilişkin ulusal ve uluslararası alandaki gelişmeleri değerlendirdi.

Türk Hava Yolları, geçtiğimiz günlerde dünyada önemli bir referans olarak kabul edilen World Finance tarafından En Sürdürülebilir Bayrak Taşıyıcı Havayolu seçildi. Bu ödülün THY’nin 2050 Yılında Karbon Nötr Havayolu olma taahhüdü kapsamında yürüttüğü önemli çalışmaların bir sonucu olarak görüyoruz. Bu alanda devam eden öncellikli çalışmalardan bahsedebilir misiniz?

Ortaklık olarak halihazırda çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerimizi gözeterek, sorumluluklarımızın bilinciyle yürüttüğümüz faaliyetlerimizi daha sistematik bir şekilde birbiriyle ilişkilendirip, uzun dönemli hedefler çerçevesinde bir araya getirdik. Sürdürülebilirliği iş modelimizin merkezine taşıyarak, stratejik planlarımızla entegre ettik. Bu yaklaşımın sonucu olarak, önümüzdeki yıllarda takip etmek istediğimiz yolu ve varmak istediğimiz noktayı gösteren 2050 yılına kadar Karbon Nötr Havayolu olma hedefimizi ilan ettik. Son yıllarda ivme kazandırdığımız sürdürülebilirlik çalışmalarımız ile iki yıl üst üste layık görüldüğümüz En Sürdürülebilir Bayrak Taşıyıcı Havayolu ödülü, bize doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.

Sürdürülebilirlik çalışmalarımız arasında arka planda yürüttüğümüz faaliyetlerimizin yanı sıra, misafirlerimize sürdürülebilir bir seyahat deneyimi yaşatmak adına, doğrudan yolcuya dokunan pek çok uygulamamız mevcut. Gönüllü karbon dengeleme platformumuz CO2mission, uçak içerisinde sunduğumuz sürdürülebilir ürünler, zaman ve kâğıt tasarrufu sağlayan Mobil Biniş Kartı, Press Reader gibi dijitalleşme uygulamalarımız bunlardan bazıları. İklim krizi, sektör için büyük zorluklar yaratırken, Türkiye'nin global yüzü olarak, iklim değişikliği ile mücadelede büyük adımlar atıyoruz.

Filo modernizasyonu ve yakıt verimliliği uygulamaları, 2050’de karbon nötr hava yolu olma hedefimize bizi taşıyacak olan en önemli unsurlardan. 2008’den beri 2.115.014 ton CO2 emisyonu oluşumunu engellememizi sağlayan operasyonel iyileştirmelerle, 2033’e kadar toplam yakıt tüketimini %5 azaltmayı ve karbon salımı %15 daha az olan yeni nesil uçakların filodaki payını %90’nın üzerine çıkartmayı hedefliyoruz.

2022’nin Şubat ayından beri düzenli şekilde biyoyakıt kullanımımızı sürdürüyor; bu yakıtların geliştirilmesine ve yaygınlaştırılmasına yönelik iş birlikleri geliştiriyoruz.

Yeni yapılacak olan binalarımızda, enerjinin en az %5’ini yenilenebilir kaynaklardan karşılamayı ve LEED Yeşil Bina Sertifikasına sahip bina sayımızı artırmayı düşünüyoruz.

Emisyon azaltımına dair gerçekleştirdiğimiz bu çalışmaların yanı sıra, önlenemeyen emisyonların yönetilmesinde ön plana çıkan, karbon dengeleme uygulamalarını da yakından takip ediyoruz. Geçtiğimiz yıllarda bölgesel emisyon ticaret sistemleri kapsamında 101.261 ton karbon emisyonunu telafi ettik. ICAO tarafından küresel bir çözüm yolu olarak uygulamaya alınan CORSIA, yani Uluslararası Havacılığa Yönelik Karbon Denkleştirme ve Azaltma Tasarısı’nı gönüllü olarak pilot fazdan itibaren uygulamaktayız. Tasarının zaman çizelgesine ve gerekliliklerine uygun şekilde, bu kapsamdaki emisyonlarımızı da nötrleyeceğiz.

THY Karbon Dengeleme Platformu kapsamında sürdürülebilir bir gelecek için çalışanların iş seyahatlerinden kaynaklı karbon emisyonlarını dengeliyor, yolcuları da sorumluluk almaya davet ediyor. Bu projenin hayata geçtiği tarihten itibaren elde edilen sonuçları paylaşabilir misiniz?

Gönüllü karbon dengeleme platformumuz CO2mission ile aslında karbon dengelemeyi herkes için ulaşılabilir ve pratik hale getirdik. Bugüne kadar yapılan katkı ve dengelenen emisyon miktarı güncel olarak CO2mission web sitesinde görüntülenebilmekte. Yolcularımızın tamamen gönüllülük esasıyla yaptıkları katkı sayesinde 1 yılda yaklaşık 1 buçuk milyon kilogram karbondioksit telafi edildi. Bu dijital platformda, uçuş kaynaklı emisyonlar tamamen bilimsel yöntemlerle, ICAO metodolojisine dayanarak hesaplanıyor. Uçuşlarına ait kaçınılmaz emisyonları dengelemek isteyenlere, yenilenebilir enerjiden ağaçlandırma projelerine kadar geniş bir yelpazede seçenekler sunuyoruz. Dünya çapında kabul görmüş karbon dengeleme projeleri arasından, seçtiği projeye dilediği miktarda katkı sağlayan misafirimiz, işlem sonrasında karbon dengeleme sertifikasına sahip oluyor. Hatta sevdiklerine karbon dengeleme işlemi armağan edebiliyor, sertifikasını sosyal medyada paylaşabiliyor. Böylece bir iyilik dalgası oluşuyor aslında. İklim değişikliğiyle mücadele hepimizin sorumluluğu ve bu noktada birbirimize ilham vermek önemli. Biz aslında, tüm seyahat severlere, dünyayı iyileştirme sürecine dahil olabilme imkânı sağlayan bir platform oluşturduk. Türk Hava Yolları olarak ödenen karbon dengeleme tutarı üzerinden herhangi bir pay talep etmiyoruz; katkı doğrudan sertifikalı sürdürülebilir kalkınma projelerine aktarılıyor.

Avrupa Birliği’nin 2030 yılına kadar emisyonlarını 1990 yılına kıyasla %55 oranında düşürme hedefi doğrultusunda uygulamaya girmesi beklenen Fitfor55 paketi kapsamında, Avrupa’dan kalkan tüm uçuşlarda 2025 yılında %2 oranında SAF harmanlanması söz konusu olacak, harmanlama oranının kademeli artış ile birlikte 2050 yılında %65’e ulaşması öngörülüyor. Türk Hava Yolları’nın 2 Şubat 2022 tarihinden itibaren bazı seferlerinde SAF kullandığını biliyoruz. Bu alanda izlediğiniz yol ve hedefleriniz nelerdir?

Havacılık sektörü, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda kararlı tutumunu IATA’nın 2021 yılında ilan ettiği 2050 yılına kadar Net Sıfır emisyona ulaşma hedefiyle gösterdi. Bunun yanı sıra, ICAO’nun 2022 yılı Ekim ayında düzenlenen 41. Genel Kurulunda, havacılık sektörü için 2050 yılında Net Sıfır emisyon hedefi uluslararası politik arenada da oy birliği ile kabul edildi.

Havacılık otoritelerinin belirlemiş olduğu bu hedeflerin yanı sıra, devletler ile diğer uluslararası aktörlerin de Paris Anlaşması taahhütleri ve sera gazı emisyonu azaltım stratejileri doğrultusunda münferit uygulamalar ve regülasyonlar yürürlüğe koyduğunu görüyoruz. Avrupa Birliği’nin (AB), 2030 yılına kadar AB genelinde sera gazı salımını 1990 yılı seviyesine kıyasla en az %55 azaltmayı taahhüt ederek, 2050 yılında net sıfır emisyon seviyesine ulaşma hedefiyle duyurduğu Fit For 55 Paketi, bu uygulamalardan biri. Fit For 55 Paketi içerisinde, havayolu şirketlerinin 2025 yılı itibariyle tüm AB çıkışlı uçuşlarında, %2 ile başlayıp yıllara göre %70’e kadar artan oranlarda* SAF ve sentetik uçak yakıtı (e-fuel) kullanım zorunluluğunu getiren ReFuel- EU yasa tasarısı bulunuyor.

Havacılık sektöründe sera gazı emisyonlarının azaltılması ve uzun dönemli emisyon hedeflerine ulaşılması, diğer sektörlere nazaran daha zor ve radikal değişiklikler gerektiren bir süreç olarak değerlendiriliyor. Sektörün emisyon hedeflerine ulaşması SAF kullanımı, yeni uçak teknolojileri, elektrik ve hidrojen enerjisinin kullanımı, karbon dengeleme ve karbon yakalama uygulamaları ile mümkün görülüyor. Bu uygulamalar arasından SAF kullanımı ise Paris Anlaşması’nın 1,5°C hedefine uyumlu şekilde bu hedefin başarılabilmesi için en önemli araç olarak kabul ediliyor.

Türk Hava Yolları olarak, ülkemizin Paris Anlaşması’nı onaylaması ve 2053 yılına kadar karbon emisyonlarında net sıfır taahhüdü vermesiyle birlikte, küresel gereklilikleri ve paydaşlarımızın da beklentilerini dikkate alarak stratejilerimizi yeniden gözden geçirdik. Havacılık sektöründe emisyonların azaltılmasının zorluğu yerine, bu konuda neler yapabileceğimize odaklanıyoruz. Ortaklığımızda, iklim değişikliği ile mücadele faaliyetlerimiz üst düzeyde izleniyor. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma hedefimiz doğrultusunda, halihazırda yürürlükte olan uygulamalarımızı daha planlı ve yoğun bir şekilde bir araya getirerek uzun dönemli sürdürülebilirlik stratejimizi belirledik ve 2050 yılına kadar Karbon Nötr olma taahhüdü verdik. Sektörde olduğu şekilde SAF kullanımını, bu hedefimize ulaşmada en önemli enstrümanlardan biri olarak görüyoruz.

2022 yılı Şubat ayı itibariyle gönüllü olarak Sürdürülebilir Havacılık Yakıtını (SAF) kullanmaya başladık. SAF kullanılan ilk uçuşumuzu İstanbul Havalimanı- Paris Charles De Gaulle hattımızda gerçekleştirdik. Mevcut durumda Paris, Oslo, Göteborg, Kopenhag, Brüksel, Stuttgart, Stockholm, Lyon, Marsilya, Strazburg, Bordo ve Toulouse hatlarında Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı kullanıyor, gelecek dönemde artan frekanslara ve farklı destinasyonlara yaygınlaştırarak kullanımımızı sürdürmeyi hedefliyoruz.

Türk Hava Yolları olarak, havacılık otoritelerinin ve uluslararası aktörlerin emisyon azaltım hedefleri doğrultusunda belirlediği SAF kullanım projeksiyonlarının yanı sıra, operasyonlarımızın karbondan arındırılması için yürüttüğümüz gönüllü SAF uygulamalarına ve dünyamızın geleceğine odaklanmaya devam edeceğiz. Bu alanda daha büyük iş birlikleri geliştirmek için çalışıyoruz.

Türk Hava Yolları’nın 2022 yılında imzaladığı “Global SAF Deklarasyonu” içeriğinden de biraz bahsedebilir misiniz?

Sürdürülebilir havacılık yakıtları, yani SAF, sektör emisyonlarının azaltılmasında kilit rol oynuyor. Global SAF Deklarasyonu, sektörün karbondan arındırılması için havacılık, uzay ve yakıt sektöründeki paydaşlar tarafından oluşturulmuş ortak bir çalışma bütünlüğünü ifade etmekte. Sektörün karbondan arındırılması için üretim maliyetlerinin minimize edilmesi, buna bağlı olarak fosil yakıtlardan SAF’ a geçişin en az maliyetle gerçekleşmesi önem arz ediyor. Deklarasyon kapsamında; 2050’ye kadar yıllık 500 milyon ton üretim kapasitesi oluşturma hedefiyle SAF kullanımının maksimize edilmesi amaçlanıyor. Elbette iş birlikleri olmadan bu mümkün değil. Amaçlara ulaşılması; yeni nesil motor ve uçakların son 75 yılda kaydettiği ilerlemenin hızlanarak devam etmesine de bağlı. Araştırma aşamasından üretime, lojistikten kullanıma kadar, her biri farklı alanlarda rol oynayan çok çeşitli paydaşların bir araya gelmesi, sürdürülebilir havacılık yakıtlarının yaygınlaşması için bir zorunluluk haline geldi. Bu farkındalıkla, aralarında Airbus ve Rolls-Royce’ un da bulunduğu Global SAF Deklarasyonu imzacıları arasındaki yerimizi aldık.

Türkiye’de SAF ile ilgili bir yandan mevzuat çalışmaları devam ediyor, bir yandan da özel sektör ve üniversite iş birliğinde kurulan platformlar aracılığıyla ülkemiz için bir yol haritası belirlenmeye çalışılıyor. Türkiye’nin bu alandaki konumunu nasıl görüyorsunuz, sizce ülkemizi bekleyen fırsatlar nelerdir?

3 Ağustos 2022 tarihinde SHGM tarafından taslak Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı talimatı yayınlandı. Taslak talimatın yürürlüğe girmesi durumunda, 2026 yılında %1 ile başlayarak 2030 yılında %5’e varan oranlarda, Türkiye meydanlarından kalkan uluslararası tüm uçuşlarda SAF kullanımı zorunlu hale gelecek. Bu durum, ülkemiz havayolu şirketleri başta olmak üzere, Türkiye’ye uçuş yapan tüm havayolu şirketlerinin ciddi miktarda SAF ihtiyacını doğuracak.

Bununla birlikte, SAF’a erişim dünya genelinde de son derece kısıtlı. Mevcut durumda dünya genelinde üretilen SAF, geleneksel jet yakıt tüketiminin yalnızca yaklaşık %0,1’ine tekabül ediyor.** Daha önce bahsi geçen havacılık otoritelerinin belirlediği uzun dönemli hedefler, devletlerin ve uluslararası aktörlerin belirlediği yasal zorunluluklar ve Paris Anlaşması hedefleri kapsamında, sektörün SAF ihtiyacının giderek artması kaçınılmaz olacak.

Bu gelişmeler doğrultusunda, ülkemizde uluslararası gelişmelerin takip edilerek SAF üretimine başlanması, SAF arzını ve talebini teşvik edecek uygulamaların ve projelerin yürürlüğe konması değerli bir adım olacaktır. Uluslararası pazarda rekabet edebilecek fiyatlarda SAF’a erişim, ülkemizin uzun vadede uluslararası arenada ve SAF pazarında söz sahibi olmasının yanı sıra, ülkemiz havayolu şirketlerinin uluslararası arenada rekabet gücünü koruyabilmesi açısından da etkili olacaktır.

Sektörün karşılaştığı en büyük zorluklardan biri olarak nitelendirilen radikal emisyon azaltım hedeflerine ulaşmak için tüm sektör paydaşlarının iş birliği içinde olması önemli. IATA’ya göre 2021 yılında tamamının havayolları tarafından kullanıldığı yaklaşık 100 milyon litre SAF üretiminin, uzun vadeli emisyon hedeflerine ulaşmak için 449 milyar litreye çıkması gerekiyor.*** Sektörün talebine karşılık SAF üretimi henüz yeterli düzeye ulaşmış değil. SAF’ın son derece kısıtlı arzı, geleneksel jet yakıtına göre 2 ila 5 kat arasında daha pahalı olmasına neden olurken, havayolu şirketlerine SAF kullanırken yüksek maliyetleri dikkate alma zorunluluğu doğurarak ve SAF'ın büyük ölçeklerde kullanılmasının önünde büyük bir set oluşturuyor.

SAF üretimini ve kullanımını ölçeklendirmek, ekonomik ve teknolojik zorlukların üstesinden gelmek için üreticiler, tedarikçiler, politika yapıcılar, havacılık sektörü ve finansörlerin toplu eylemine ihtiyaç bulunuyor. Geleneksel yakıt üreten şirketlerin, maliyet açısından erişebilir SAF sunması, uçak ve motor üreticilerinin daha verimli teknolojiler üretmeleri, havalimanı işletmecilerinin SAF tedariki için gerekli altyapıyı maliyet etkin bir şekilde sağlamaları, politik ve mali teşvik mekanizmaları ile entegre edilebilir. SAF arzının artmasını ve erişebilir fiyatlarla piyasaya sunulmasını sağlayacak üretim rafinelerinin kurulması, sektörün uzun vadeli emisyon hedeflerine ulaşma yolunda elzem bir adım. Arzı artırmak ve maliyetleri düşürmek için tanımlanan üretim teşviklerinin yanı sıra, SAF kullanımını teşvik eden kapsamlı bir düzenleyici kamu politikası çerçevesinin belirlenmesi, ülkemizin Paris Anlaşması hedefi yolunda yardımcı bir araç olacaktır. SAF üretiminin teşvik edilmesi ve havacılığı karbondan arındırma politikaları, ülkemizin 2053 net sıfır hedefi çerçevesinde enerji dönüşümü bağlamında yürütülen çalışmaların önemli bir parçası olarak görülebilir.

Görece yeni bir yakıt türü olan SAF ve özellikle karbon yakalama teknolojileri ile entegre edilen gelişmiş biyoyakıtlar ve sentetik yakıtlar, uzun vadeli emisyon hedeflerine ulaşmada umut verici ve arge çalışmalarına son derece açık bir alan sunmakta. Arge çalışmalarında, verimli hammadde ve üretim tesislerinin geliştirilmesi önem arz ediyor. SAF üretim artışının, doğal ekosistemler üzerinde olumsuz bir etki yaratmaksızın, biyoçeşitliliği azaltmayan, gıda ve su ile rekabet etmeyen sürdürülebilir bir şekilde gerçekleşmesi bekleniyor. Üretimin desteklenmesinin yanı sıra, SAF’ın son kullanıcıya ulaştırılmasında tedarik zincirinin geliştirilmesi ve SAF’ın hayat döngüsünden kaynaklanan emisyon azaltımın korunmasına yönelik tedarik mekanizmalarına ihtiyaç duyuluyor. Bu sayede emisyon faydalarının lojistik zincirinde kaybolmasının önüne geçilebilir.

İklim değişikliği küresel bir sorun ve bu sorun ancak ulusal ve uluslararası iş birlikleri ile çözülebilir. Biz de uzun dönemli Karbon Nötr hedefimiz doğrultusunda çalışmalarımızı pek çok ulusal ve uluslararası organizasyonla iş birliği içinde yürütüyoruz. İklim değişikliğine etkisi olabilecek etkenleri azaltmak ve ortadan kaldırmak için sürdürülebilir havacılık yakıtı araştırma geliştirme çalışmalarını destekliyoruz. Bu kapsamda, Mikroalg Tabanlı Sürdürülebilir Biyo-Jet Yakıtı Projesi’ne Ar-Ge desteği sağladık.

Ar-Ge desteğimizin yanı sıra, Boeing Türkiye ve İstanbul Teknik Üniversitesi Havacılık ve Uzay Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi girişimi ile havacılık sektöründe sürdürülebilirliği desteklemek amacıyla kurulan Türkiye Sürdürülebilir Havacılık Platformu’nun lider paydaşı olarak görev alıyoruz. Bu platform; Sosyal katkıyla ilgili paydaşların bir araya getirilmesi, Havacılıkta sürdürülebilirlik için eğitim programları tasarlanması, Toplumsal farkındalık etkinlikleri düzenlenmesi ve konumuzla doğrudan ilişkisi olan Türkiye için Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı yol haritası önerilmesi odak noktalarında bir araya geldi.

Havacılık sektöründe bayrak taşıyıcı olarak, ülkemizden havayolu şirketleri, havalimanları, eğitim kurumları ile kamu kurum ve kuruluşlarının platforma katılımlarını teşvik edeceğiz. Bunun yanı sıra, ülkemizde havacılık sürdürülebilirliğini arttırmaya yönelik projeler önerebilecek ve katılım sağlayabilecekler.

Ülkemizde SAF ile ilgili yürütülen çalışmalarda Türk Hava Yolları’nın rolü son derece kritik ve önem arz ediyor. Son olarak bu alandaki gelecek stratejilerinizden ve projelerinizden bahsedebilir misiniz? (6. Soru “SAF kullanımının yanı sıra 5.’sorudan farklı olarak varsa gelecek projeleri yatırım planlarının, bu alandaki ar-ge projelerinin değerlendirilmesine yönelik olarak yöneltilmiştir)

Havacılık sektörünün, bağlantılılığı öne çıkaran kaçınılmaz küresel yapısında, iklim değişikliğiyle mücadelede tüm paydaşların iş birliği içinde hareket etmesi tekrar vurgulanması gereken önemli bir husus. Biz de dünyanın en çok ülkesine uçan havayolu olarak, çalışmalarımızı ulusal ve uluslararası organizasyonlarla iş birliği içinde yürütüyoruz.

Geçtiğimiz aylarda şirketimizin 10 yıllık stratejik planını tamamladık. Kendimizi gelecekte konumlandırırken şirketimizin tüm strateji ve amaçlarının odağına sürdürülebilirliği yerleştirdik. Kendimize 2050 yılında karbon nötr hava yolu olma hedefini koyduk ve tüm yatırımlarımızı bu amaç doğrultusunda şekillendiriyoruz.

Yatırım kalemlerimizin en başında uçaklar bulunuyor. Tüm siparişlerimizi, karbon salınımı eski nesil uçaklara kıyasla %15-%25 oranında daha az olan yeni nesil uçaklardan oluşturuyoruz. 2033 yılına geldiğimizde yeni nesil uçakların filomuzdaki payı %90’nın üzerine çıkacak.

Gelecekte de yeni nesil teknolojilere yatırımlar yaparak operasyonel süreçlerde verimliliği ana odağımızda tutacağız. Ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar ve sürdürülebilir ürünler ile süreçlerimizi geliştirmeye devam edeceğiz. Bu doğrultuda; CORSIA, Fitfor55 gibi emisyon azaltım şemalarına ve uluslararası standartlara uygun, fiyat olarak uluslararası SAF pazarı ile rekabet edebilecek düzeyde üretim planlayan, ülkemiz sınırları içerisinde geliştirilecek SAF projeleriyle uzun vadeli emisyon azaltım hedeflerimiz doğrultusunda olası uzun vadeli anlaşmalar yapmak için hazırız. Türk Hava Yolları olarak, sürdürülebilir havacılık yakıtlarına yaptığımız yatırım ve desteği sürdürmeye ve dünyamızın geleceğine odaklanmaya devam edeceğiz.

*2025 yılında %2 SAF, 2030 yılında %6 SAF içerisinde %0.7- 2.0% arasında e-fuel, 2035 yılında %20 SAF içerisinde %5 e-fuel, 2040 yılında %34 SAF içerisinde %10 e-fuel, 2045 yılında %42 SAF içerisinde %15 e-fuel ve 2050 yılında %70 SAF içerisinde %35 e-fuel.
**https://www.iea.org/energy-system/transport/aviation#programmes
***https://www.iata.org/en/pressroom/2022-releases/2022-12-07-01/